
Dertlerimize dermanı genellikle dışarıda ararız. Bazen derman olarak gördüğümüz şeyler bizi dertlerimizden geçici bir süreliğine uzaklaştırır. Oysa derdin dermanı, dışarıda kazandığımız, ulaştığımız bir hedef, yaşadığımız bir olay veya bir başkası olmayacaktır. Hissettiğimiz huzursuzluk, endişe ve gerilim bir süreliğine azalsa da heyecan, mutluluk, adrenalin gibi duygularla odağımız geçici olarak değişse bile derdimiz dışarıdan bir dermana tutunup kaybolmayacaktır.
Birçok zaman psikoterapiye bir derdimiz olduğu için başlarız. Bu derdin çözümünün, psikoterapi sürecinde kendimizi ve yaşamımızı derinlemesine incelemeden, anlamlandırmadan, farkındalık kazanmadan ve bazı istenmeyen duyguları hissetmekten kaçınarak bir ruh sağlığı uzmanı tarafından kişiye dışarıdan hazır verilmesi istenir ve beklenir. Ancak sürecin birçok kısmı içeride gerçekleşecektir.
Dertlerimiz, psikoterapiye başlayarak kendiliğinden kaybolmayacaktır. Ancak konuşuldukça, anlamlandırıldıkça ve bilinçdışı süreçlerimiz psikoterapist eşliğinde bilinçli hale geldikçe, hayatımızda tekrarlayan, zorlandığımız, huzursuzluk yaratan süreçlerin nasıl ve neden oluştuğunu anladıkça ve belki de gözüken derdimizin ardındaki “asıl dertlerimizi” fark ettikçe çözümlenecektir.
Derdimize derman arayıp durabiliriz ancak dertlerimizin kendisinin derman olabileceğini anlamak dönüşüm süreçlerimizde etkili olacaktır.